Yarı Finallerin Ardından

Yarı final maçlarını ikisi de bittinten sonra yazayım, biraz da yaylanın tadını çıkartayım dedim. İlk başta Almanya-Türkiye maçını izledik:


İlk defa mükemmele yakın bir Türkiye gördüm. Mükemmel bir Mehmet Topal gördüm. Joker derler ya, öyle. Başta karşı çıktığım Colin Kazım'ın göz korkutan bir yeteneği olduğunu gördüm. Yedek klübesinden gelmeden çatır çatır top oynayabilen bir Semih Şentürk gördüm. Yerinde oynatıldığında ciddi anlamda bir tehlike ve korkulu rüya olabilen bir Hamit Altıntop da gördüm. Yeni bir lider gördüm: Bastian Schwansteiger. Almanya'nın meşhur üçgen pasları ile her koşulda etkili olabildiğini gördüm. Ortadan kanada at topu, sonra ileri kaç, iki kişi seni duvar olarak kullansın. Sonra bir bakmışsın ki rakip kaledesiniz.


Uzun zaman bir maçın tek bir kanattan götürüldüğünü görmemiştim, enteresan oldu. Maç bir nevi Lahm-Sabri hattı gibiydi. Arada diğer kanatlar denense de olmadı, 5 gol de aynı kanatlardan yapılan organizasyonlar sonucu geldi. Organizasyon sonucu gol bulmak da Türkiye adına sevindirici bir durum oldu bu arada. Üç maçlık mucize serisi bu kez son buldu. Çünkü Türkiye hem top oynadı, hem de yenildi. Almanya da düşe kalka finale gitmeyi bildi.





Yarı finalin diğer ayağı da bir önceki kadar keyifli olmadı ama güzeldi yine de. Rusya artık belli başlı bir sistemle sahaya çıktığından onları iyi analiz etmiş bir İspanya için maçı koparmak zor olmadı. İlk yarı sıkıcı denebilecek bir şekilde geçse de İspanyanın ara ara sinyalini verdiği maça hakim olma havasını ikinci yarıda görebildiğimiz için mutluyum. Çünkü bu turnuvada desteklediğim takım bir Türkiye, bir Hollanda, bir diğer başka bir takım olarak sürekli değişse de kupayı onlar alsın istiyorum. Sebebine gelince, şampiyon takım zaten maksimum 6 maç yaptığı bir turnuvada bir zahmet yenilmeden şampiyon olsun, diye düşündüğümdendir.



Nitekim Rusya iyi denebilecek bir futbolla mücadele ettiyse de her alanda etkili olan İspanya'ya ara sıra savunmada açılan boşlukları iyi değerlendirmek düşünce 3-0 kaçınılmaz oldu. Hiddink başarılarına bir yenisini daha ekledi, Iniesta büyüledi, onun yanında herkes işini fevkalade yaptı.




Ve artık tek bir maç kaldı. Bu da demek oluyor ki güzel dileklerle başlayıp heyecanla devam ettirdiğimiz sevgili blogumuz ueuro2008'in de son günlerine geliniyor. Daha fazla içimi karartmadan Bu yazıyı noktalayayım, başka bir postta ağlaşalım derim.

Hiç yorum yok: